Saturday, December 6, 2014

Mutlaka İzlenmeli : Japon Dizi Önerileri


Benzer tarz 2020 taze dizi önerileri için 2020 Taze Japon Dizisi Önerileri İçin TIK

 Merhaba arkadaşlar uzun bir aradan sonra yine  Japon dizi listesiyle karşınızdayım. Bu sefer komik, eğlenceli olmasından çok zeki kurgu ve öğretici içeriğiyle öne çıkan dizilerden bahsetmek istiyorum. Pek çoğunun içinde yoğun duygusal sahneler yerine daha realist ve Dünyanın acımaz yanını da ortaya koyan yaklaşımlar ele alınıyor. Bilim-kurgu, suç, entrika...

Açıkçası herkes bu tarz dizilerden hoşlanmayabilir, ama bir kaç bölüm sabrederseniz gizemleri çözmeye çalışırken devamını merakla beklediğinizi fark ediyorsunuz. Genelde sırlar, oyunlar ve birbirinin kuyusunu kazmaya çalışanların hikayelerini içeriyorlar.
Bir hukuk öğrencisi olarak en ilgimi çeken suç dolandırıcılık; çünkü büyük bir plan, yetenek, ikna vs gerektiriyor. Bir de suçluların nasıl yetiştiği ilginç tabii...

Son zamanlarda gerçekçi yanım duygusal yanıma daha ağır basmaya başladı. Sanırım bir yaş daha yaşlanmanın getirdiği bir his. Ya da hissizlik ..

Legal High 1&2


Tüm zamanlarımın favori Japon dizisi Legal High! Bölüm sayısı artarsa kalite bozulur diye korkmasam 100 bölüm olsun isterdim :) Hem eğlenceli hem zeki, hem gerçekçi, hem acımasız...

Para için her türlü davaya bakan avukatımız, baktığı her davayı da öyle ya da böyle kazanmıştır. (Saçma sapan davalarda bile sivri diliyle, kıvrak zekasıyla olaylara değişik açılardan bakmamı sağladı) 
Bir de Dünya'ya barış getirme hayaliyle yaşayan, dürüstlükle davalara bakarsa adaletin yerini bulacağına inanan hanım avukat kızımız var :) Hanım kızımız bir cinayet davasında katil olmadığına inandığı müvekkilini iyi savunamaz ve henüz yaş olarak da genç olan , masum olduğunu düşündüğü bu kişiyi hapse göndermeye gönlü razı olmaz. Çalıştığı hukuk bürosu ise bu sorunla ilgilenmez. Ancak büronun kıdemli avukatının sekreteri, kendi büroları bakmasa da   '' Para verince her tür davaya bakan'' avukatımızı bulmasını önerir. İki büro arası rekabetten habersiz olan kızımız avukatla tanışır, bir sürü uğraştan sonra davaya beraber bakmaya ikna eder. Dava kazanıldığında delillere göre müvekkilin suçsuzluğu ortaya konmuştur ama kızımız aslında hala kesin olarak adamın masum olup-olmadığını bilmediğini fark eder. Davayı çözüş yöntemlerinden pek hoşlanmasa da bu avukatın ilginç biri olduğunu ve onun yöntemlerini yenmek için ondan eğitim alması gerektiğini düşünür. Her davaya ayrı bir şamatayla bakan avukatımız kızımızı her seferinde şaşırtır. Dava hakkında bilgi toplamayı çok önemsediği için kendisi için her ortama sıza bilecek bir tiyatro oyuncusu çalıştırır. Tabi harika mı harika aşçısı, kahyası, arkasını toparlayıcı, arkadaşı, ailesi her şeyi olan, Dünyayı gezip dolaşıp bir sürü şeyi deneyimlemiş yardımcı bir de amcamız  var -bende aşırı hayranlık uyandırmadı değil :)- 


Hem çok gerçekçi ve acımasız olaylar dönüyor hem de yüzünüzde gülümsemeyle izleyebiliyorsunuz. Ayrıca adamın söyledikleri, dava çözüm yolları kulağa acayip zekice geliyor. Her karakter kendine has kurgulanmış.Konu masumiyet olunca karakterlere farklı açılardan bakıyorsunuz.
 Bu dizi hakkında yazmak istediğim çok şey var ama spoiler'a girme ihtimalim çok yüksek olduğu için kaçınıyorum :) Ama bayıldım, hiç sıkılmadı ve çok şey öğrendim ! Keşke en kısa zamanda 3.sezonu çıksa ...





Ando Llyod

Dizimiz bilim kurgu severler için acayip heyecan verici olacaktır. ;)
Öğrencilerinin onun ne bahsettiğinden pek anlamadığı ama çok zeki olduğu ortada olan profesör, öldürüleceğini bildiğini söyleyerek nişanlısını arar. Elinde öldürülecek kişilerin günü ve saati yazan bir liste vardır. Gerçekten de herkes listedeki gibi ölmüştür,kendisi de.. Sıra listedeki son kişide , nişanlısındadır ve onu 100 yıl sonra bile koruyacağına söz vermiştir. 
Ölmeden önce 100 yıl sonrayla e-postalaşmanın bir yolunu bulmuştur. Teorilerine göre insalar zamanda yolculuk yapamasa da  duyguların kütlesi olmadığından , duygular  zamanda yolculuk yapabilir. 
Profesör gelecekten gelen robotlarca  öldürülür ama beyin haritası gelecekten gelen adamlarca kayıtlı tutulur. Bunu öngören prof, nişanlısına kendisine benzeyen bir katil robot (Ando Llyod) göndermiştir ve gelecekteki beyin haritasında mevcut komutlara göre bu robotu yönlendirir. ROBOT ve GELECEK , evet ilginç değil mi? Robot , nişanlıyı korumanın geleceği korumakla aynı şey olduğunu söyleyerek ısrarla pek çok action ve kırık metal, bozuk işletim sistemi dolu sahnede mücadele verir. ACTION! 
Robotun işletim sisteminde veya bedeninde bir sıkıntı meydana geldiğinde ona robot hemşire ''Suppli'' yardım eder, action dolu bir günde bizim robot Ando Lyod'a duygu programı yüklemek zorunda kalır. Katil bir robot olan Llyod, duygu programıyla öldürmekten acı duymaya başlar. Bu sırada  gelecekten gelen polisler pek çok devletin, üst makamlarıyla görüşürler.Geleceğin teknolojisini bugüne getirmeyi vaad edip, dünyanın yönetiminin robotlara bırakılmasını isterler. 
Profun bir de kız kardeşi vardır, psikolojik bazı sorunları olsa da abisi için bir cevherdir. Neden mi? Galileo'nun hikayesini bilirsiniz, fen adına büyük bir adım atmasına rağmen kilise onla çok uğraşmıştır. Onun ortaya attığı tek görüş, insanların ömürlerini verdiği teoremleri yok saymalarına sebep olacak, bilim adamlarının bir süre desteğini kazanamayacaktır. Dünya yuvarlakmıymış ? Nolur yapma o zaman ben biterim hacı, deme öyle şeyler, benim bi laboratuarım var... :D

Profumuz da kendisini yalnız hissettiği bu alanda onu anlayan bir kardeşi olduğu için şanslı olduğunu düşünür. Ancak kardeşi onun için aynı şeyleri düşünmemiştir. Abisinin gölgesinde kaldığına inanan aslında abisinden daha zeki olan yanı abisinin planlarını zedeleyecek önemli hareketlerde bulunur. 
Bilimadamları , robotlar, gelecek, zamanlar arası iletişim ve insanlar arası zamanı , mekanı hiçe sayan DUYGULAR'ın çarpışması. (Interstealler bile bu kadar şey vaad etmedi :D :P)

Çok sürükleyici aksiyon ve gizem dolu bir diziydi. Hatta film gibiydi. Başından kalkamadım, dizi izlemekten hoşlanmayan babamın bile çok ilgisini çekti. Bazı bilim dışı etkenler vardı tabii, sonunu duygusal bağlama çabaları falan..Ama dizi yazarlarının zaten çok geniş fenni araştırma olanakları yok bildiğim kadarıyla , olsa bile rating olayı nedeniyle yayıncıların ısrarları var tabii. Yine de ellerinden geleni yapmışlar :)

Rich Man Poor Woman



İsmine bakınca klasik bir romantik dizi olduğunu düşünmüştüm. Ama aslında dizi daha çok şirketler arası yarış, zorlu ve duraksamaya gelmeyen teknoloji sektörünü konu alıyor.
Oguri Shun'un hayranları zaten çoktan izleyip bitirmiştir :D
Üniversiteye gitmemiş ama ilginç fikirleriyle birisinin dikkatini çekmiş bir genç. Dikkatini çektiği kişiyle arkadaş olurlar, kişi çalıştığı yeri bırakıp, bu yeni fikirli gence destek olmaya başlar ve beraber Next Innovation isimli bir teknolojik programlama şirketi kurarlar. Dişleri, tırnaklarıyla kazıyarak şirketi zengin ve popüler bir noktaya taşıyana kadar çok çalışırlar.
Bu sırada esas kızımız, üniversite son sınıf kimya öğrencisidir. Bir yandan iş arar, biryandan okul için çabalar. Ancak kimse onu işe almak istemediğinden depresifleşir. En son Next Innovation iş görüşmelerinde '' Hiç bir şirketten kabul almayanlar çıksın '' denince patlar. Ezber yeteneği çok kuvvetlidir ve şirket hakkında ezberlediklerini bir çırpıda söyleyiverir. Bu özelliğiyle dikkat çeker ve Next Innovation'ın hükümet desteği aradığı bir projede yardımcı olması için geçici olarak işe alınır. Ana karakterimiz Shun'un yüzleri ve isimleri hatırlayamama sorununa bu kızın ezber yeteneği ilaç gibi gelir. 
Ancak annesi tarafından terk edilen, Shun, kadınlara, insanlara nasıl davranacağını bilmeden hayatını işe adayarak yaşamıştır. Kızımızlala ilşkilerinde de odunca davranışlar sergileyerek, canımızı çok sıkıyor :D İş yerinde de başına buyruk odunca tavırları nedeniyle, diğer ortağın sempatisini kaybetmeye başlar...

Yukarıda bahsettiğim diğer diziler kadar beni etkilemese de Japonların duygusal anlamda diğer Asyalılardan farklarını biraz ortaya koyuyor. Şirket yaşantısındaki çetrefillerden iyi bahsediyor. Aşk ise, benim severek izlediğim tarzda işlenmemişti. Ama yine de iyi günde kötü günde... işte olmuyor, ilişkiler kırılabiliyor, realist bir yaklaşımdı ve bu yazının temasına uydu :)

Gerçekçi senaryo Go Go Go!



Kazoku Game



Dizinin başı çok durağandı. Hatta videonun takıldığını sanmıştım :) Çok ucuz bir yapım olduğu bile söylenebilir, tabii bu kalitesiz olduğu anlamına kesinlikle gelmez! Sadece bilgisayar oyunlarıyla görsel açıdan zenginleştirilmiş ya da pahalı ortamlarda pahalı ekipmanlarla çekilmiş bir dizi değil.

 Dizide bazı sahneler ve karakterlerde içimde yatan SORUMSUZ BEN'i gördüm. Aile yapısındaki değişmenin toplumu nelere sürüklediğini... Bir insanın değişmesinin ne kadar zor olduğunu, ama asla imkansız olmadığını...Dünya'da kötülüğün hep var olacağını... Konusundan bahsedip hayatımda fark etmemi sağladığı şeylere sonra geçmek istiyorum.

Kajok ; Korece'de aile demek, Japoncada da ''Kazoku'' aile demek. Dizinin Adı ''Aile Oyunu'' yani
 '' EVCİLİK''
Anne, baba, büyük oğul (abi) ve küçük oğuldan oluşan bir aile...


Olaylar ailenin, içine kapanık, derslerinde başarısız , okula gitmeyen, kendilerince ''Sümsük'' gördükleri küçük oğullarına evde özel ders verecek 6.öğretmenle anlaşmalarıyla başlıyor.
Öğretmen ise bir hayli ilginç bir karakter. Aileyle tanışmaya gelirken okulda olan büyük oğlu  aratıp , annesine bir şeyler olduğunu ve acilen eve gelmesini söyletir. Fakat çocuğun acele etmeden eve gelişinden, umursamaz, endişesiz tavırlarından ailede tek sorunlu olanın küçük çocuk olmadığını düşünür. Öncelikle çocukların karakterleri, aile ortamları, okuldan kaçma sebebi vs ile ilgileniyor. Sonrasında aile bağlarının zayıf olduğunu görüp aileyi uçuruma sürükleyecek dizideki deyimle ''EVIL'' yani ''ŞEYTANİ- KÖTÜ'' bir plan kuruyor. Aile ise verdiği sınavda ; oyunun öğretmenin plandığından daha kötü sonuçlanmasına sebep olacak kararlar vererek, insan iradesi ile yapılanları ve aile bağlarının olup/olmadığı sorununu gözler önüne seriyor.

Küçük çocuk ,lise giriş sınavlarına hazırlanmakta ve ülkenin en iyi liselerinden birinde okuyan her alanda başarılı bir abisi var. Okula gitmiyor, çünkü okulda arkadaşlarından şiddet görüyor, ancak aile bundan habersiz. Dünyayla başa çıkabilecek  güçte değil, bu yüzden kendini odasına kapatıyor. Arkadaşı yok. Öğretmen ona hayatta daha kötü şeylerin onu beklediğini gösteriyor.


Abi, menfaati için ilişkiler kuruyor, etrafındakileri içten içe küçümsüyor, kimseye güvenmiyor. Herkese karşı rol yapıyor, sevimli, başarılı , onur öğrencisi tavrı takınıyor. Öğretmenin oyunlarına karşı ; Ailesini sadece aile ortamının getirilerinden yararlanmak için ayakta tutmaya çalışıyor. Öğretmenin kullandığı yöntemler kardeşine zarar verirken, kardeşini değil; öğretmenin onun zayıflıklarının farkında olmasını önemseyerek öğretmenden kurtulma planları yapıyor. Dizideki öğretmenin dediği gibi, ailenin yarattığı bir canavar aslında.

Ev hanımı olan annenin küçük bir dünyası var, başkalarının ne dediğini ailesinden daha çok önemsiyor.Aileye kendini ispatlamak için bir şeyler yapmak istiyor ve borsayla para kazanırsa bunun olacağına inanıyor. Öğretmen gelene kadar kimse yaptığı yemeğe saygı gösterip, övmüyor. Çocuklarına uyarıda bulunmaktansa hatalarına göz yumup, ört bas etmeye çalışıyor. Onlara bağırmıyor, kızmıyor. Haksızlıklara ses çıkarmıyor, işler zorlaşırsa ölmeyi diliyor.

Baba ise eve para getirirse aile için olan görevlerini tamamlamış olacağını düşünüyor. İş ortamında huzursuz olacağı pek çok şeyi yapmak zorunda olmasını stresli olmasını için yeterli sebep olarak görüyor ve daha fazla streslenmemek için aile problemleriyle ilgilenmiyor. ''Ben bütün gün nelere katlanıyorum, karımın görevi beni rahatlatmak değil mi?'' diye düşünüyor.

Ebevynler için önemli olan dışarıya karşı konuşurken ''benim oğlan şurda okuyor, şöyle başarılı.Eşim terfi aldı.Mutlu aileyiz biz..'' demek.


Aile ilk başta küçük oğullarının neden okula gitmek istediğini bilmiyor ta ki, özel ders veren öğretmen çocuğun vücudundaki morlukları gösterene kadar. Abi ise kardeşine zaten ilgisiz.

Öğretmen önce tuhaf yollarla küçük çocuğu dibe  batırıyor sonrasında ise nasıl çıkacağını öğretip, güçlü bir karakter edinmesine yardım ediyor. Klasik lise dizilerinde öğretmen bütün sınıfla iyimserce ilgilenir ya, bu dizide öğretmen; aileyle kötümserce ilgileniyor, rol yaptıklarını ve sonunda mutsuz olacaklarını biliyor, sonu hızlandırmak için adımlar atıyor.Geçmişte eziyet görüp intihar eden öğrencisi rüyalarına girdikçe zalimce yöntemlere dahi başvurduğu oluyor. Bu esnada ailenin çocuğu ne kadar taktığını ve gerçekte birbirlerini ne kadar koruyup kolladıklarını, birbirlerine ne kadar bağlı olduklarını görmek için ailenin başına çeşitli çoraplar örüyor. Sonunda aile , gerçekte sadece  aynı evde yaşayan insanlardan ibaret olarak karşımıza çıkıyor. Acımasız mı? Hiç de değil, gerçekten de öyle değil mi? Hele sona geldiğinde intihar eden öğrencisinden sonra nasıl böyle bir öğretmen olduğunu anlatıyor ki vurucu nokta bu. Söylemiyorum ama kesinlikle izlenmeli bence. Sıkıldığınız yeri ilerletirsiniz, yeter ki verilen mesajları alın.


Ben kendi adıma dizi sayesinde pek çok şey fark ettim. Davranışlarımda henüz değişiklik olmadı , çünkü dizide de anlatıldığı gibi bu değişiklikleri yapmak çok zor. Hatalarımı fark ediyorum, ama henüz davranışlarımı düzeltemiyorum . Hala benim için herkes ne yaparsa kendine yapar, bu kişi kardeşim olsa bile. Üzerine düşmüyorum. Oysaki dizi bize bunun toplumda meydana getirebileceği korkunç sonuçları olabileceğini gösteriyor.

Pek çok insan dibe batmadan, yukarıdakilerin halini düşünmez. Hep yüzeyde olan biri konumunu korumak için diptekileri ezmeyi mübah görebilir. Aileler çocuklarına yukarıda kalmak için uğraşmaları gerektiğini söyleyip bırakırlar. Çocuklar dipte işlerin nasıl yürüdüğünü bilmeden yüzeyde büyüyünce bazı yan etkiler olabilir. Toplumdaki bozulma aileden başlar...

 Mutluyken sorun yok, hayat sıradan akıp giderken de...Gerçek yüzüm işler sarpa sarınca ortaya çıkıveriyor. Dibe batmamak için etrafımdakileri stres tahtası gibi kullanabilirmişim gibi... Genelde de en yakınımdakiler - ailem - inciniyor ve ben onların en yakınım olduğunu düşündüğümden bunlara katlanmaları gerekiyormuş gibi davranıp, onları incittiğime üzülmüyorum bile... Sonra duyarsızlaşmaya başlıyoruz; O zaten hep öyle, o yüzden uğraşmıyorum artık...
 Ne zaman uğraştım ki sanki? Eve gelince ailemle gündelik şeyleri konuşmak ne zamandan beri sıkıcı oldu? Ben nasıl bu hale geldim? Aileler hep mi böyle ? İnsan yanındayken kişnin kıymetini anlamaz derler , illa başımıza bir şey mi gelmeli ? Uzak mı düşmeliyiz hatırlamak için ?

Duyarsızlaştıkça sadece kendimize ve ailemize değil, topluma da zarar veriyor, yıpratıyoruz. Çocuk yetiştirmek çok zor, ev hanımı olup; belli bir yerde kalmak da, öğretmen olup çocuklara söz geçirememek aralarındaki şiddete engel olamamak da, her gün işte birilerine boyun eğmek de ,abi/abla olup üstüne yük bindirilmek, kardeş olup büyüklerle karşılaştırılmak, tek çocuk olup zaman zaman yalnız hissetmek de...
Aile sıkıcı bir oyun mu oldu şu dönemde?


Liar Game


Önce bu dizinin ilk bölümünü izlemiş, kapkara bu ne yav diyip bırakmıştım. Kore versiyonu çıkınca merak edip tamamlayım dedim. İzlediğim bazı dizi ve filmlere göre basit dolandırıcılık hileleri olsa da gayet güzel bir diziydi. Hobbes hani demiş ya '' İnsan insanın kurdudur '' konu para oldum mu daha bi öyle sanki ;)
Konusu şöyle;
Kızımız gizlice yapılan Yalancılık Oyununa istemeden, ne olduğunu da anlamadan katılıverir. (seçilme nedeni sır zaten en sonda açıklanıyor) Oyun insanların yalanlar söyleyerek birbirinin ayağını kaydırması ve büyük ödüle ilerlemesini hedef gösterir. Oyunu kaybedenler ise borç içinde ayrılırlar.Kızımız da  oyunda çok büyük borç altına girince, hapishaneden yeni tahliye olan bir dolandırıcıyla anlaşır. Dolandırıcı genç, geçmişte aslında başarılı bir psikoloji öğrencisidir. Dürüst annesi safiyane düşünceler içinde arkadaşlarına yardım ettiğini düşündüğü sırada dolandırılır ve intihar eder. Oğluna ölünce verilen yaşam sigortası parasıyla borçlardan kurtulup, dürüst yaşamasını vasiyet eder. Bunun üzerine genç de annesini dolandıran şirketi dolandırıp batırır ve hapse girer :( 

Annesi gibi saf gördüğü kızımıza yardım edivereyim derken kendisini oyunun içinde bulur. İlk oyunda psikolojik yıpratma. İkincisinde çok basit görülen ''Evet-Hayır'' oyununun tehlikeli sonuçları, grup olmanın, birlikte iş yaparken birbirine güvenmenin zorlukları...Kızın ayakta kalmak için katıldığı parayla herşeyin satılıp-alınabileceği Diriliş Oyunu... Son oyun en az beğendiğimdi ama onu da beğenmiş oldum , son oyunu biraz uzatmışlar  dizi tutunca :D

Daha çok insanların yalan söyleme konusunda başarıları ve diğer insanları parmaklarında oynatmayı öğrenmeleriyle alakalı. Çünkü insanlar güvenilmez varlıklar, işi kendi iradelerine bırakırsan sonucu kestiremezsin. Her hamlelerini kestireceksin ve üzerlerinde hakimiyet kuracaksın ki insanların bitmez tükenmez para mücadelesinde yenip bitirilmeyesin, harcanmayasın...
 Kızımız tabi böyle düşünmediği için sürekli kandırılıyor, gıcık oluyorsunuz. Ama genç dolandırıcı sakince yalan söyleyip ipleri eline alıyor, oyuncuları kukla gibi oynatıyor, hayran kalıyorsunuz :D Zaten Yalancılık Oyununun bir çeşit yönetilen-yöneten oyunu olduğunu söyleyen oyuncular da vardı. Tabi oyun ilginç olunca oyunun arkasında insanlara birbirini yedirten psikopat da kim diye düşünüyorsunuz. İşte bunları yazsam spoiler olur yazmıyım :D

Sizin benzer zekice kurgulanmış dizi önerileriniz neler ?













No comments:

Post a Comment